29 Haziran 2011 Çarşamba

Aydinlanma mi dediniz?


Bu sabah ilk dersim 6.45'de basladi ve 8'de bitti. 10'daki ikinci dersime kadar Kalamis sahilde yurudum ve Bhagavadgita'dan bolumler okudum. Krisna'nin Prens Arjuna'ya aydinlanmak icin yoga yolunun takip edilmesi gerektigi, bunun icin de sankalpalar yani dunyevi dusuncelerden dogan arzularin birakilmasi gerektigini soyledigi bolumde yine icimden bir itiraz yukseldi :) Oyle her bilgiyi oldugu gibi alamam, illa kendi suzgecimden gecirmem lazim ya, burda da basladi yine tartisma.

Hindistan'da Godavari nehri'nin dogdugu kaynaga dogru tirmanirken yol ustunde agaclarin altinda ya da kucuk magaralarda oturmus sadhular gormustuk. Hic kipirdamadan butun zamanlarini orda meditasyon yaparak geciren, butun bedenlerini, yuzlerini bir tulle sarmis, dis dunyayla baglarini koparmis, aydinlanma pesindeki insanlar. Dis uyaranlar ortadan kayboldugunda tamamen iclerine ve yaradana donen, yuksek bilincle bir olma yolunda yuruyen insanlar. Ne aileleri var ne dostlari, butun hayatlari ormanda geciyor. Onlar icin en buyuk odul de meditasyonlari esnasinda yakaladiklari birlik duygusu. Tek amaclari var bu birlige tam olarak ulasip bedenlerini terketmek. Yanlarindan gecerken onlarin o dag basindaki sessiz, sakin yasantilariyla bizim Istanbul'daki gurultulu yasantilarimizin farkli ve ayni yonlerini dusundum.

Onceleri bir insanin kendini daga kapatip butun gunu sessiz gecirmesini anlayamiyordum. Sessizligin, duyularin tamamen iceri donmesinin gucunu sonradan kesfettim. O nedenle onlari anliyorum, aldiklari hazzi da tahmin edebiliyorum. Derdim onlarla degil. Derdim aydinlanmanin tek yolunun tum dunyevi zevklerden vazgecilmesi oldugunu, sevismenin sadece cocuk yapmak icin oldugunu, alkolden kesinlikle uzak kalinmasi gerektigini savunan yasakci zihniyetle.

Simdi gozunuzun onune bir Tanri bilinci getirin; 4 yasindaki cocugu bir lunaparka goturuyor. Ona diyor ki annene geri donebilmenin tek yolu burdaki oyuncaklarla oynamamak, aletlere binmemek. Cocuk ya cok keyifli zaman gecirecek ama annesini bir daha goremeyecek ya da lunaparkin icinden kos kos cikip annesine gidecek. Neden ikisinden birini secmesi gerektigini sordugunda da Tanri ona "cunku anneni gormen icin buyumen lazim" diyor. Cocuk da cocuk iste, eglenmek istiyor. Daliyor lunaparka ve annesini unutuyor. Unutuyor ama anne ozlemi hic bitmiyor, sadece neyi ozledigini bilmeden dolasip duruyor. Bize soylenen bu, dunyevi zevklerden cek elini etegini, kos anneye, ha yol biraz uzun ama yorulmadan kosarsan yetisirsin.

Bir de soyle bir Tanri bilinci dusunun; ayni cocugu lunaparka goturuyor. Diyor ki "Ben senin annenim, butun lunaparki seninle dolasacagim, Istedigin alete binebilirsin ama abartmadan, tadinda birakarak. Unutma ben senin hep yanindayim." Benim hissettigim, inandigim Tanri bu iste. Bizden bekledigi herseyi gorup dokunmamamiz degil, herseyden keyif alarak, herseyi dengede yasayarak buyumemiz. Buyudugumuzde bile lunaparka gidip gulup eglenmemiz. Onunla baglantimizi, onunla zaten bir oldugumuzu unutmadan neseyle, askla eglenmemiz.

Ben belki hicbir zaman dag basinda sessiz, sedasiz bir hayat yasayamayacagim, ama o dag basindaki adam da hicbir zaman sehirde kendi sessiz ormanini yaratmayi ogrenemeyecek. Artik kendinden farkli biriymis gibi gormedigin, icinde eridigin sevdiginle guzel bir kadeh sarap icip, goz goze sevistiginde yasadigin aydinlanma hissini yasayamayacak. Arkadaslarla kahkahalarla bezeli bir sohbetin yarattigi yukselme hissini tadamayacak. Iki yoga dersi arasi kedilerinle sarmas dolas uyumanin hazzini bilemeyecek. Yegeninin ilk adimlarini gordugundeki coskuyu anlamlandiramayacak. Butun bunlari yasarken buyumek istiyorum. Butun bunlarin bize sunulmasinin da bir sebebi olmali ve bu sebep bunlari geride birakip cekip gidebilmeyi ogrenmek olmamali. Herseyi yasamak ve dengede kalmak. Hep neseye, mutluluga, sevgiye dogru adimlar atmak. Bence asil maharet hayat bizi cekistirip dururken her koseden sevgide kalabilmek ve kahkahalarla gulebilmek. Attigimiz her kahkaha bizi Tanri'ya daha fazla yaklastiriyor.

Elimizdekiyle mutlu olmali ama elimizden alindiginda da kendimizi kahretmeyecek kadar bagimsiz olmaliyiz. Sahip olduklarimiz icin sukretmeli, ama giden gittiginde de yikilmamaliyiz. Yine dengede, hep dengede, neseyle, askla yurumeliyiz bu yolda. Biz gibi, olmasi gerektigi gibi, gulerek, severek.

27 Haziran 2011 Pazartesi

Bebek yogasi



Haftasonu Birthlight'in Bebek Yogasi egitimine katildim. Egitim muhtesemdi, cok fazla sey ogrendim ve her anindan cok keyif aldim. Dun egitimin sonlarina dogru sinifa baktim teker teker; anneler, anne adaylari, yoga egitmenleri, her dokunuslarindan sevgi akan tanricalar grubu. En basta da endamiyla, gulumsemesiyle gunese benzeyen Sally, cok keyifli ders anlatan sevgili Sally. Boyle bir ekiple boyle bir deneyimi paylastigim icin yine kendimi cok sansli hissettim.

Uc gun boyunca tek konustugumuz konu bebekler olunca icimdeki bebek sevgisi de uctu gitti. Gectigimiz sene 29 Eylul'de ailemizin en yeni uyesi Artun dunyaya gozlerini acti. Kuzenimin dunyalar guzeli oglu Artun. Sevgili annesinin ve babasinin kizmayacagini dusunerek yukari fotograflarini koydugum askim Artun. Ben de solugu yanlarinda Varsova'da aldim. Artun'la ilk karsilasmami ilk goruste ask diye tanimlayabilirim rahatlikla. Minik elleri, ayaklari, ben cok gordum gecirdim diyen bakislari. O gunden beri Artun hep aklimda fikrimde. Buldugum her firsatta onu gormeye gidiyorum, hergun facebook a giriyorum annesi yeni fotograflarini koymus mu diye. Bazen simarikca "hih peki" diyerek arkami donup kendi capimda sakaciktan kustugum kocam bile beni yeniden gulumsetmek icin Artun'un gormedigim fotograflarini koyuyor onume. Bu askin tarifi yok ama zaten bircogunuz ne demek istedigimi cok iyi biliyorsunuz. Artun beni degistirdi. Onun sevgisi icimde daha once arada sirada gordugum ama cok da dokunmadigim bir yerin varligini hatirlatti bana. Onun yanindayken hicbir sey umrumda degil, sadece o var ve onun sevgisi. Biliyorum ki bu yazi basima cok is acacak, eger aileden birileri bu yaziyi okursa yine o gicik oldugum "hadi artik, sira sizde" kliselerini duyacagim, hem de bu sefer kendim kasinmis olarak. Bunun pahasina yaziyorum bunlari :))) Anlatmak istedigim baska cunku.

Evet itiraf ediyorum ben bir bebek delisiyim. Sokakta gordugum her bebege bakiyorum, hepsine gulumsuyorum. Anneleri izin verirse hepsini kucaklamak, koklamak istiyorum. Hepsinin yaninda kendimi cok iyi hissediyorum. Bundan da utanmiyorum. Bana uzayli gibi baksaniz da, size bunlar abartili gelse de durum bu. Yapacak birsey yok. Bebekleri seviyorum.

Bu nedenle bu egitim onumde bambaska bir yol acti. Egitime tek katilma sebebim ogrendiklerimi ilerde kendi bebegime uygulamakti ama cikista butun dusuncelerim degisti. Bebek yogasi dersleri vermek istiyorum. Annelerle bebekleri arasindaki bagi kuvvetlendiren, anneye dogum sonrasi destek saglayan, bebek gelisimine buyuk katkisi olan bu guzel calismayi hayatimin bir parcasi haline getirmek istiyorum. Hergun yavas yavas beni donusturen, hayatimda vazgecilmez bir yeri olan yogayi bebeklerle yeni annelere yaymak istiyorum. Dunku calismaya katilan bebekler vardi. Dersin sonunda hepimiz shavasana'da sirtustu uzanmis derin gevseme yaparken bebekleri dinledik. O kadar keyifli sesler cikariyorlardi ki gozlerimi actigimda gordum ki hepimizin yuzunde ta kalbimizden gelen bir gulumseme var. Herkes isil isil. Bundan daha keyifli bir calisma dusunemiyorum. Yoga ve bebekler :)

21 Haziran 2011 Salı

Gayatri Mantra



M
antra donusturucu etkisi olan bir ses, hece, kelime ya da kelimeler grubudur. En cok bilineni de AUM - OM dur. Mantralar Hindu, Budist, Jain, Sih kulturlerinde cok yaygindir ve ilk olarak Vedalar zamaninda ortaya cikmistir.
Ben bugun en sevdigim mantra olan Gayatri mantrasindan bahsetmek istiyorum.

Gayatri mantrasi butun vedalarin anasi, butun bilginin kaynagi olarak bilinir. Bes suratli bir tanrica olan Gayatri bes duyuyu, bes pranayi kontrol eder ve bu mantrayi soyleyenlerin hayat kaynagini korur. Gayatri butun dogaya can veren kuvvettir, annedir, Annapurna'dir. Mantra soyleyeni butun kotuluklerden korur, pranasini, yasam enerjisini yukseltir, titresimlerini yukseltir. Mantranin orijinali sanskritce oldugu icin cevirileri farkli farklidir ama hepsindeki anlam aynidir. Mantrada gunese karanligi uzaklastirmasi, bizi aydinlatmasi ve bizi dogru yone, sevgi, sefkat ve anlayisa yonlendirmesi icin seslenilir. Hindular bu mantrayi duzenli olarak okuduklarinda gunahlarinin silinecegine inanirlar. Gunah kismini bilemiyorum, hakkimizda bir gunah cetveli tutan ve gunahlarimizin sayisi sevaplarimizi astiginda bizi cezalandiran bir Tanri'ya inanmiyorum zaten. Bizi oldugumuz gibi kabul eden, bizi seven, bizi kucaklayan bir Tanri'ya inaniyorum. O nedenle bu mantrayi sevme sebebim bana gunahlarimdan kurtulmam icin bir firsat sunmasi degil, sadece ve sadece yaydigi titresimler. Ben kaybettigimde bana geri verdigi ic huzurum.

Rivayet o ki batililar bu mantranin titresimlerini olcmusler ve dogru bir aksanla soylendiginde mantranin soylendigi alanin aydinlandigini farketmisler. Benim kendimden baska olcum aletim yok, en guvendigim olcum cihazi da hislerim zaten. Ben ne zaman yuksek sesle bu mantrayi soylemeye baslasam gogsumun ortasindan butun vucuduma bir sicaklik yayiliyor ve hersey akip gidiyor. Butun hayalkirikliklarim, ofkem kanatlanip ucuyorlar. Gayatri bu negatif hislerin uzerimde yarattigi kara buluta ufluyor ve bulut dagiliyor.

Bugun de oyle oldu. Sabah birseye kizmis olarak evden ciktim ve kosar adimlarla evimizin yakinindaki parka gittim. Kulakliklarimi taktim ve Deva Premal'in yorumladigi Gayatri mantra'yi dinleyerek hizli hizli yurudum. Birsuru karmasik duygu hucum etti once. Neden biz, insanlar birbirimize karsi bu kadar acimasiziz. Neden birbirimizle iyi anlasmak varken surekli kavga ediyoruz. Birbirimizi mutlu edecek kucucuk seyler varken biz hep egodan taraf cikip once hayir diyoruz. Hayir, biliyorum evet cok basit, seni de cok mutlu edecek ama hayir. Sana hayirsa bana da hayir. Kazanani olmayan bir tartisma. Degismeyecek bir tartisma. Yolda 2 sn duramazsin, aninda kornaya basarim. Once ben geldim, hamile olman, cok onemli bir isinin olmasi hic umrumda degil. Once ben, hep ben, sadece ben. Kendimden baskasini degistirmek gibi bir iddiam yok, tek derdim kendimle. Karsimdaki istedigim gibi davranmadiginda sinirleniyorsam bu benimle ilgili. Icimdeki karanlik da bu ve ben bunu degistirmeye calisiyorum tum gucumle. Gayatri de yanimda bana destek ve ben bu destegi kabul ediyorum.

Om bhur bhuvah swah
Tat saviturvarenyam
Bhargo Devasya Dhimahi
Dhiyo yo nah prachodayat

Fiziksel, zihinsel ve spirituel dunyalari aydinlatan Isigin uzerine meditasyon yapiyoruz.
Yasam kuvveti, sevgi, parlak isik ve evrensel zekanin ilahi zerafeti
Ilahi isigin zihnimizi aydinlatmasi icin dua ediyoruz.

20 Haziran 2011 Pazartesi

One dogru egilmeler


Ititraf ediyorum; yoga duruslarini turkceye cevirirken cok zorlaniyorum. Ingilizce ogrenmisim hep ve ilk etapta turkcesini bulmak o kadar kolay olmuyor. Buna daha fazla dikkat etmem lazim. One dogru egilmeler (forward bending asanas) da simdilik elimden gelenin en iyisi :)

One dogru egilmeler yer cekimi yonunde hareket ettigimiz, cogunlukla bedenimizin ust kismini kalcamizdan one dogru buktugumuz, omurgamizi dizlerimize yaklastirdigimiz duruslar. Peki her yoga sinifinda uygulanan bu duruslar ne ise yararlar?

Genel olarak baktigimizda one dogru egilme yer cekiminin bizi asagi dogru cektigi pasif bir surec. Bedenimizi yer cekimine dogru buktugumuzde beden kendiliginden asagi dusuyor. Ilk yoga yapmaya basladigimizda haliyle bedenimiz yasam kosullarimiz nedeniyle daha tutuk oluyor. Zaman icinde pratigimizi duzenli yaptikca butun vucudumuz esniyor ama iste o ilk zamanlar bizi yoga duruslariyla mucadeleye itiyor. Diyelim ki paschimottanasana (tam one egilme) yapiyoruz. Bacaklarimizi uzatmisiz ve kalcamizin ustunde oturuyoruz. Sirtimiz dik bir sekilde yukari dogru uzuyoruz ve bedenimizi kalcadan itibaren bacaklarimiza dogru one yaklastiriyoruz. Aslinda biraz one egilip biraksak yer cekimi bizi asagi dogru cekecek ama biz rahat durmuyoruz. Ilk olarak bacaklarimizin arkasindaki kaslar, hamstringler geriliyor ve bedenimiz kaskati kesiliyor (golgi tendonu refleksi). Biraz sure versek, burda birkac derin nefes alip bedenimizi dinlesek kaslar gevseyecek ve biz asagi dusmeye baslayacagiz ama o kadar beklemeye sabrimiz yok. Ellerimizle ayaklarimizi yakaliyoruz ve basliyoruz kendimizi cekmeye, hem de belimizi hamstring lerimizi tehlikeye atarak. Ondan sonra da paschimottanasana dan hayatimiz boyunca nefret ediyoruz. Oysa onun bir sucu yok :)

Dogru yapildiginda, bedene esnemesi icin zaman tanindiginda ve yer cekimine teslim olundugunda one dogru egilmelerin gevsetici, rahatlatici bir etkisi var. Zihinsel ve bedensel stresi azalttigi gibi sirtimizi gevsetiyor ve esnetiyor. Bu duruslar omurgamizi ana rahminde aldigimiz sekle sokuyorlar, omurlarin birbirlerinden ayrilmalarini sagliyorlar. Bu da sinirleri uyariyor, omurga etrafindaki dolasimi iyilestiriyor ve omuriligi besliyor. Sirt kaslarini kuvvetlendirdigi gibi karaciger, bobrekler, pankreas ve bagirsaklar dahil ic organlara masaj yapiyor.

Birinin onunde egilmek boyun egme, teslimiyet ve alcakgonulluluk gostergesi. Eger one egilmelerde zorluk yasiyorsaniz belki de kati, gururlu ya da inatci bir kisiliginiz var. Bazen de korku one egilmemize izin vermiyor. Bilincaltimizda arkadan bir saldiri bekledigimiz icin one egilemiyoruz, sirtimiz hep kaskati bir halde dolasiyoruz. Bu duruslari tekrarladikca bedenimizi esnettigimiz gibi zihnimizi de esnetiyoruz, kaliplarimizi donusturuyoruz.

Elbette bu duruslari uygularken diger butun yoga duruslari gibi dikkat etmek lazim. Her zaman kendi limitlerimiz dahilinde, bedenimizi zorlamadan yavas yavas esnemeliyiz. Sirtimizda, belimizde ciddi bir rahatsizlik varsa muhakkak yoga ogretmenimize dersten once haber vermeli, mumkunse derslere gelmeden once bir doktordan fikir almaliyiz. Her zaman ama her zaman bedenimizi dinleyip onun limitlerine saygi duymaliyiz. Yan mattaki ogrencinin alni dizlerine degiyorsa bundan bize ne ki? Sabir ve teslimiyet. Her derste aklimizda tutmamiz gereken iki kelime.

15 Haziran 2011 Çarşamba

Yoga, cats and peace


Ok. this is it. I will write in English every once in a while. My beautiful friend Liezl from the ashram inspired me. So if you guys don't like me writing in English it's all Liezl's fault :))

I usually wake up at 6 a.m. and start my morning asana practice. I particularly like that time of the day because that's one of the rare moments where almost the whole neighbourhood is asleep including my husband. It's just me and of course my cats. They like watching me while I'm practising and sometimes they like participating :) Let's say I'm doing a sirshasana - head stand and I'm alone on the mat while I'm elevating my legs but while I'm coming down I'm with Lydia, one of my cats. She loves to lie down at that specific moment I don't know why. My mat is bright pink and my cats are dark grey and my cats on my mat is a beautiful combination. I'll take a picture one day to show you.

This morning I couldn't wake up, I was so tired and I slept till 7.30 a.m. I woke up ignoring my body protesting. I brushed my teeth and jumped on my mat once again. This is what I've been telling you, no matter how tired you are you still find your way to the mat as yoga is highly addictive :) It all starts with 2 classes a week in a yoga studio and ends with daily practice at home with your own mat. It becomes a life style transforming you every day.

The last few weeks were crazy. We were both trying to get used to this beautiful but crazy city after the calmness of Switzerland, not a very easy job let me tell you. We didn't make it any easier. In a very short period of time we got a new apartment, we became scuba divers, bought new furniture for the new place, got back our cats from my mom, I participated a very intense workshop and we both started working. Now our apartment is full of boxes, there's hardly room to walk. I didn't have a chance to see my friends yet. I don't complain, in fact I am grateful for everything that the universe's providing me. I love my life but I am a little tired :)

Even in this mess there's always room for a yoga mat ;)Today as I was so tired I found myself practising less number of asanas in longer periods. I did a lot of balasana - child's pose which is a resting pose. Balasana calms the brain and helps relieve stress and fatigue. I guess that's what I needed most, slowing down my mind, decreasing my heart rate and going inwards to digest all this fast change in my life. Then I realised once more that it's not a conscious choice which asanas to practice. My body and my psyche picks the asanas for that day. This is body and mind awareness. All I have to do is just to tune into it and I'll be fine. If I keep being in line with my body I can't do wrong. Now I am more energetic and more in the flow. I am more decisive and ready for another busy day.

My mat is my sanctuary, it's maybe the only thing that helps me keep my sanity in this crazy schedule. Oh let's not forget my cats. Yoga and cats are definitely my way to peace. Love, peace and harmony ;)

13 Haziran 2011 Pazartesi

Gunese uzanan kopek

Evet dogru duydunuz, gunese uzanan kopek. Cok sevdigim bir arkadasimla gecenlerde yoga hakkinda konusurken yoga hakkinda hicbir bilgisi olmayan bir baska cok sevgili arkadasim "neydi o, gunese uzanan kopek miydi?" dedi. Cok gulduk buna tabi :)

Arkasindan dusundum; hayatinda yoga studyosuna girmemis, yogayla ilgili tek kitap okumamis biri dahi yanlis da olsa asana isimlerini benzetecek kadar yogaya asina. Demek ki yoga salgini ciddi sekilde Turkiye'yi de etkilemeye basladi. Yoga studyolarinin sayisi artti, egitmenlerin sayisi artti. Yoganin sadece bedeni degil zihni de esneklestirdigi dusunulurse toplumsal olarak daha hosgorulu ve sabirli olabiliriz belki. Hemen yarin degil ama suya tas atildiginda etkinin dalga dalga etrafa yayilmasi gibi yoga da daha genis cevrelere zaman icinde yayilip bir degisimi tetikleyebilir.

Hayal mi sizce? Hayali bile guzel. Hem hayalse her zaman gerceklesme sansi vardir ;)

Kendimi seviyorum, oyleyse ahimsa


Gecen hafta harika bir calismadaydim. Burada neler yasadigimi, neler oldugunu anlatamam ama kendimle ilgili yine, yeniden bircok sey farkettim ve sifalandirdim. Calismanin verdigi huzur ve hemen arkasindan gelen secimler beni ahimsa - siddet uygulamama hakkinda uzun uzun dusundurdu. Bu cok fazla uzerinde dusundugum bir konu ama bu sefer farkliydi. Ben butun haftasonu dunya umrumda degil hafifliginde gezerken memleket secim stresinden patlamak uzereydi.

Patanjali'nin sekiz koldan olusan ashtanga yogasinda ilk kol yama - sosyal disiplindir. Bunlar toplum icerisinde nasil davranmamiz gerektigine yonelik tavsiyeler butunudur. Patanjali'nin yoga sutralari hakkinda tartistigimizda bazi noktalar bircok insana uygulamasi zor geliyor. Bazilari uzerinde ise herkes hemfikir. Iste ahimsa da bunlardan biri. Siddetsizlik, siddet uygulamama olarak tercume edebilecegimiz ahimsa butun canlilara karsi nasil davranmamiz gerektigini anlatiyor.

Siddetsizlik deyince hepimizin aklina ilk olarak baska bir canliyi yaralamamak, oldurmemek geliyor. Bu kisimda zaten artik soyleyecek fazla birsey yok. Insanlarin bir kismi bu bilince dogru hizla ilerlerken bir kismi hala keyif icin sokak kopeklerine iskence ediyor, evde karisini, cocugunu dovuyor. Bu da maalesef bu gercekligin bir parcasi. Bunu onaylamasak da kabul ediyoruz.

Bir baska yonu ise sozel siddet. Bunun da ahimsa'da yeri yok. Hayatinizda kimseye elinizi kaldirmamis olmaniz kimseye siddet uygulamadiginiz anlamina gelmiyor. Birini sozle taciz etmek de, sozle dovmek de mumkun. Bunun yarattigi duygusal aci fiziksel acidan az degil. Bu da isin bir baska yonu.

Benim bu aralar asil ustunde dusundugum, ustunde calistigim kisim ise dusuncelerimizdeki siddet. Hoslanmadigimiz birine karsi olusturdugumuz negatif dusunceler basta olmak uzere kendimize yakin hissetmedigimiz herseye karsi zihnimizde yaptigimiz saldirilar. Saldiri halindeki bir zihin huzurdan ne kadar uzak, ne kadar mutsuz. O yuzden bu koca sehirde yiginlar her an birbirinin ustune atlamaya hazir bir halde dolasiyor. Kimse birbirine gulumsemiyor, kimse kimseye trafikte yol vermiyor. Birisi dusuncesini beyan ettiginde ona katilmayanlar onu bu ulkeden kovmakla, ona zarar vermekle tehdit ediyor.

Baskalarina uyguladigimiz siddetin disinda bir de kendimize uyguladigimiz siddet var ki bence zaten o butun siddetin kaynagi. Kendimizi yeterince sevmiyoruz, kendimize karsi sefkatli degiliz, kendimizi tam olarak kucaklayamiyoruz ki cevremizdekileri kucaklayalim. Kendimizi bu kadar degersiz gorurken nasil bilebiliriz ki hepimizin bir oldugunu. Ortada kimseler yokken kendi kosemize cekildigimizde basliyoruz kendimizi dovmeye; kiloluyum, yeterince iyi degilim, yine hata yaptim, yine beceremedim. Hepimiz hata yapiyoruz, hata yaparak ogreniyoruz. Bu agzimiza sakiz olmus ama pratikte hata yaptigimizda kendimizi affetmiyoruz. Geceler boyu uykusuz kaliyoruz yaptiklarimizi dusunerek. Her gece tekrar tekrar kendimizi olduruyoruz, sabah bir parcamiz eksilmis olarak uyaniyoruz o aksam biraz daha olmek icin.
Ilk olarak kendimize uyguladigimiz siddeti birakmaliyiz. Once kendimize karsi hosgorulu, sevecen olmaliyiz, once kendimizle eglenmeliyiz. Iste ondan sonra kalbimizden yayilan sicaklik buyuyecek ve baskasi sandigimiz ama aslinda bizden baskasi olmayan ruhlara yayilip hepimizi isitacak. O noktada kim kime oy vermis, kime kime ne demis hicbir onemi kalmayacak. Farkedecegiz ki hepimiz ayni kaynagin farkli tezahurleri olarak ayni kaynaga yuruyoruz. Kendimizi sevdikten sonra siddet de kalmayacak.

Ilk defa bu haftasonu gercekten inanarak ve hissederek sunu soyledim kendime; elimden gelenin en iyisini yaptim. Size de tavsiye ederim, kendinizi cok hafif hissedeceksiniz ;)