8 Aralık 2013 Pazar

Gitmek

Yine yazilmamis uzun bir sure. Vakitsizlikten de degil oysa. Sadece yazamamaktan. Yolculugun icinde kaybolup, durup kendine bakamamaktan. Nasil bir askmis bu. Daha once yasadigin hicbirseye benzemeyen, icinden tasip seni yutan kocaman bir ask. Minik elleri, uzun kirpikleri, gevrek kahkahalari, saskin bakislari, inatlasmalari, protesto bagirislari ve hersey hersey... Senden cikan, hem sen hem de bambaska biri, hem senin gibi ama aslinda cok farkli yeni bir dunya. Ne kadar kolay kendini unutup onun dalgasinda savrulmak. Belki de ogretilen bu, kabul goren bu. Neticede hep birileri birileri icin ne fedakarliklar yapti degil mi? Degil aslinda. Birileri aslinda hep kendilerinden dolayi yaptilar o fedakarligi. Fedakarlik dedigin bir vazgecis degil mi zaten. Vazgecmedin kendinden. O sicak yaz gunu kendini unutusunun verdigi siziyla gol kenarinda yaptigin telefon konusmasi birseyleri degistiren. O eski, guvendigin dostun sesi seni yurudugun yola geri getiren. Aslinda o ses senden baskasi degil. Aynaya bakarken gordugun herkesin sen olmasi gibi. Baktigin herkesin ayna olmasi gibi. Zihin devre disi kalinca, ogretilenleri bir an icin unutmayi tercih edince ogrenmeye basliyorsun. Gitmeye karar verdiginde kendinde kalmayi secmis oluyorsun. Hani gittigin icin seni ayiplayanlar, yargilayanlar var ya o da sensin. Sen kendini yargilamistin ya, ondan iste. Iyi ki de gitmissin. Giderek kaldigin yer tam da merkez, olmak istedigin yerden baska bir yer degil. Merkezdeyken o daha cok guluyor ya, o her zamankinden daha da mutlu ya, bu bile ne kadar dogru yaptigini kanitliyor. Kanita da ihtiyacin oldugundan degil ama bu da zihne bir oyuncak olsun. Yetmedi mi, gir o zaman kalbine, bak ne kadar sessiz ve huzurlu orasi. Baska neye ihtiyacin var ki? Sonsuz tesekkurler ayni gokyuzunun altinda beraber kapidan gectigin Afrika ailene. Sonsuz tesekkurler ayni catinin altinda sonsuz bir askla yasamayi sectigin o guzel ikiliye. Iyi ki varsiniz. 

10 Nisan 2013 Çarşamba

Gaia



Bugun Gaia 2. ayini doldurdu bu dunyada. Ben ancak vakit bulup da yazabiliyorum bu essiz deneyim hakkinda. Ustelik bu yazmaya niyetlenip ilk oturusum da degil. Daha onceki denemelerim dunyalar guzeli kizimin uyanip meme istemeleriyle ertelendi hep. Bugun yazilacakmis bu yazi demek ki...

Gecen yaz evlilik yildonumumuzde hamile oldugumu ogrendigimden beri hayat karsima bircok surpriz cikardi. Hamile yogasi dersleri veren ve bu konuda zilyon kitap okuyan biri olarak "ideal" hamilelik ve dogumla ilgili kafamda bircok fikir vardi. Neticede yillardir yoga yapiyordum ve idealimdeki hamilelikten ve dogumdan baska turlusu neden olsundu ki... Oysa baska planlari varmis hayatin benim icin. Evet, yoga sagolsun ne bel agrisi, ne bulanti, ne odem, ne reflu cekmedim. O acidan bedenimle baris icinde harika bir gebelik gecirdim. Ogrendigim andan dogurdugum ana kadar bedenimde gelisen mucize icin tesekkur ettim ve her anindan muthis keyif aldim. Ilk tekmelerden, son zamanlardaki dans hareketlerine kadar minik kizimin her hali muhtesemdi benim icin.

Ilk olarak 18. haftada Isvicre'ye tasinacagimizi ve orda doguracagimi ogrendim. 26. haftada sag bacagimda baslayan agri 4 hafta boyunca iyice kotulesip beni yurutmez hale gelince tekrarlanan doplerle konan derin ven trombozu teshisiyle butun dogum planlarimi cope atmam gerektigini anladim. Gunde 2 kere karnima igne yapmaya basladim. Ne buyuk sanstir ki teshis konduktan sonra Istanbul Dogum Akademisi'nin Keskesiz Dogum Egitimi'ne katildik. Orda ilk defa sevgili Hakan Coker bana riskli bir gebe oldugumu soylediginde moralim bozuldu ama butun kurs boyunca tekrarladigi "mumkun oldugunca dogal dogum" mottosunu kafama isledim. Kursta anlatilan teknik detaylarin coguna hakimdim zaten ama kurs bende ciddi bir farkindalik yaratti. Dogumun getirecegi her turlu surprize kendimi acmama yardim etti.

32. haftada nasil, kiminle, nerde doguracagimdan, hatta nerde yasayacagimizdan habersiz Isvicre'ye geldik. Ilk tavsiye edilen doktorla elektrigimiz uymayinca dunya tatlisi bir baska doktor bulduk. Ben hep mudahalesiz dogal bir dogum hayali kurarken doktorum yapilmasi gereken mudaheleleri anlatti. En buyuk sansimiz bize cok karanlik bir tablo cizmeden durumun ciddiyetini, riskleri anlatan, ama ayni zamanda dogum hakkinda hislerime onem veren bu doktoru bulmakti sanirim. Bu esnada herkesi sasirtacak kadar hizli bir sekilde guzel bir ev bulduk ve dogumdan once yerlesmek icin calismaya basladik. Bu arada doktorum hematologumla beraber bebek ve benim icin en ideal dogum plani hakkinda calismaya basladi. Yapilan testler sonucu faktor 5 anomalisi bulundu, yani durumumun genetik oldugu ve heterozigot oldugumu yani bu anomaliyi hem anneden hem babadan aldigimi soylediler. Bu nedenle tromboz gecmis olmasina ragmen ilac kullanmaya devam etmem gerektigini ve riskin hala cok yuksek oldugunu anlattilar. Bu surecte kabulde kalmaya calistim var gucumle. Tek istedigim artik "keske" demeyecegim bir dogumdu. Doktorum dogumu baslatma hakkinda konusurken kizimiz beklenen tarihten 3 hafta erken gelmeye karar verdi. Gol kenarinda yaptigimiz guzel yuruyusten evimize donerken sancilarim basladi. Riskler nedeniyle erkenden klinige gittik. Ilacsiz kalmamin riskleri cok buyuk oldugu icin dogumu hizlandirmak icin suni sanci verdiler. Suni sancinin getirdigi kasilmalara daha fazla dayanamadigim icin epidural aldim. Normal sartlarda bu mudahelelerin canimi sikacagini sanirdim ama yeni gelen farkindalik dogumu oldugu gibi kabul etmemi sagladi. Tamamen anin icinde kalarak, kasilmalari teker teker gecerek toplam 7 saatin sonunda Gaia'mi dogurdum. Dogum oyle planlar yapabildiginiz, kurallari olan bir matematik islemi degilmis. Mucizesini siz ancak ona kosulsuz teslim oldugunuzda sizinle paylasan essiz bir deneyimmis. Gaia cikmaya yakinken elimi uzatip kafasina ilk dokundugum ani hic unutmayacagim. Cikar cikmaz gogsume koyduklari, gozlerini gozlerime diktigi o an zaten ne yapilan mudahelelerin bir onemi kaldi ne de nasil dogurdugumun. Sanki o an realitem degisti ve odadaki herkes bulaniklasip yitip gitti arka planda. Sadece Gaia ve ben vardik. Ilk goruste ask! Esimin ikimize sarildigi o an artik bir cift degil, bir aile oldugumuzu hissettim. Hayatimin en mutlu aniydi orda yasadigimiz.

Butun hamileligim, dogum ve Gaia'yla gecirdigimiz su iki ay bana kabulde kalmakla ilgili en buyuk dersi verdi. Hamileligimin sonlarina dogru baska bir ulkeye tasindim, ev aradim, doktor buldum, hastalikla ugrastim. Sonunda hersey olmasi gerektigi gibi oldu. "Keske" demedigim unutulmaz bir deneyim yasadim. Simdi dunyalar guzeli bir bebek buyutuyoruz canim esimle ve her gun kendimizle, iliskimizle ilgili yeni bir sey farkediyoruz. Hayata sukurler olsun...


Bir kabul yolculuguna cikmisim megersem, biliyorum ki o yolculuk artik hic bitmeyecek, her adim bize yeni birsey ogretecek. Dogumla beraber yeni bir ben de dogurdum. Simdi artik yeni benle Gaia'nin keyfini cikartma zamani. 

16 Ocak 2013 Çarşamba

Plan yapamamak

Yine hayat kendi bildigi yontemle plan yapmamayi ogretiyor bana plan yapamama uzerinden. Hayatim dedigim seyin kontrolu bende degilmis gibi ordan oraya kostururken biliyorum ki butun sorumluluk bende. Kendi yarattigim gercekligin icindeyim iste butun ciplakligiyla. 34 haftalik hamileyim ve ne bir evim var, ne de henuz bir doktorum. Yabanci bir ulkede evime tasinmayi beklerken bir yandan da beni benim ve bebegim icin en uygun olacak sekilde dogurtacak bir doktor ariyorum. Zaman zaman panikliyorum cunku isler benim istedigim, aliskin oldugum hizda ilerlemiyor. Aklima Afrika'da calismanin bir noktasinda agzimdan cikan "tamamen kabulde olabildigim bir gerceklik istiyorum" sozleri geliyor. Arkasindan arkadasimin "emin misin?" sorusu. Ironiye guluyorum. Bazen test ediliyorum, karsima her hucresiyle ne istemedigimi gosteren birileri cikiyor. Basliyorum temizlemeye. Her temizlikte birikmis gerilim biraz daha cozuluyor. Kendimi birakiyorum sonra. O zaman hic gelmeyecek gibi gorunen doktor randevusu da geliyor, bu asla Isvicre'de bu kadar hizli olmaz dedigim seyler oluveriyor. 

Su yeni cag klisesi "olumlu dusun" den bahsetmiyorum. Guzel bir meziyet olumlu dusunmek ama hayat her zaman bu sekilde ilerlemiyor. Gelen her duyguyu kabul edip icine bakmak gerekiyor. Hisleri yok saymadan, o karanlik duygunun arkasindaki kaliba bakmak gerekiyor. Bu olan bana neden bu sekilde hissettiriyor? Bu ofke, korku, panik neden? Olumlu dusunmek zaten sonrasinda kendiliginden gelen bir adim. O yuzden bunun hatirlatilmasina ihtiyacim yok. Zaten biliyorum dusuncelerimin gercekligimi nasil etkiledigini. Bazen tek istedigim sadece birinin beni dinlemesi akil vermeye soyunmadan. Beni kimsenin kurtarmasina ihtiyacim yok. Zaten kimse kimseyi kurtaramaz. Herkes kendi yolculugunda.

Biraz dalga gecmek lazim. Hicbirseyi bu kadar ciddiye almamak lazim. Herkes kendine bicilmis rolu oynuyor bu hayatta. O yuzden guluyorum siklikla. Kendi halime, izledigim filme. Gulunce daha bi guzel oluyor hersey. Daha berraklasiyor. Ne de guzel yaratiyorum. Atiyorum kendimi gol kenarina. Karli daglara bakip derin nefesler aliyorum. Karnimi oksuyorum. Ordaki minik bir hareket herseyi degistiriveriyor. Elimin altinda hissettigim ayak cok sey anlatiyor. Biliyorum ki hersey yoluna girecek. Biliyorum ki hersey olmasi gerektigi gibi olacak. Biliyorum ki kontrolu birakmak guvenli. Aklima Sezen'in sozleri geliyor "Gelsin hayat bildigi gibi gelsin, isimiz bu yasamak..."