13 Eylül 2010 Pazartesi

Su gibi

Serin bir Lausanne sabahı farkına vardım ki gerçek anlamda akışta kalmayı pek beceremiyoruz. İstiyoruz ki herşey kendi planlarımız doğrultusunda gerçekleşsin. Biz isteyelim, sistem anında versin, fazla beklemeyelim. Hata paylarına izin var tabi ama yine bizim çizdiğimiz limitler içinde.

Oysa sistem öyle işlemiyor. Bize bir ders verilecekse, bu yolun sonu tekamülse biraz limitlerimizin zorlanması lazım. Herşey yolundayken, herşey sadece ve sadece bizim tahmin ettiğimiz ölçüde saparken akışta kalmak çok kolay. Esas maharet dünya tepetaklak olmuş, ellerimiz kollarımız bağlı beklerken akışta kalıp sisteme güvenmekte. Dışarda fırtınalar koparken içimizdeki sessiz limana sığınabildiğimiz, sükunetimizi, huzurumuzu koruyabildiğimiz ölçüde gelişiyoruz.

O kadar kolay değil belki bunu yapmak, her zaman becerebildiğimiz söylenemez. Yine de sisteme güveniyorum. Ben niyet ettikten sonra sistem de bana yardım etmek için elinden geleni yapacaktır, biliyorum :) Biliyorum ki su nereye akacaksa akacak, mücadele ettiğimde yorulduğumla kalacağım, o su beni yine nereye götürecekse götürecek. Madem istikamet belli, neden direnip yoruluyorum ki, kendimi akıntıya bırakıp, manzarayı izleyerek yolculuktan zevk almak varken.