16 Ekim 2012 Salı

Yoga ve Su


Su; yaşam kaynağımız, kadim öğretilerde kutsal olarak bakılan, çeşitli ritüellere konu olan sihirli içecek. Şifa veren, besleyen, dönüştüren saydam, ışıl ışıl içeceğimiz. Sağlıkla ilgili makalelerde sürekli adı geçen, hemen hemen her türlü hastalıkta doktorların içmemizi tavsiye ettiği büyülü iksir. Etrafında sayısız mitin dolaştığı, günde ne kadar tüketmemiz gerektiği hakkında uzmanların sürekli farklı bilgiler verdiği temel içecek. Gelin biz de bu yazımızda suyla yoganın ilişkisini inceleyim.

Su yogada özellikle bedenin temizliğinde çok büyük rol oynar. Belirli miktarda hafif tuzlu suyun içilmesiyle farklı yoga hareketlerinin birleştirilmesiyle ortaya çıkan bağırsak temizliğinden, mide temizliğine kadar geniş bir yelpazade binlerce yıldır uygulanan ve sonuçları modern tıbbın bulgularıyla örtüşen çeşitli yogik temizlik teknikleri vardır. Bu konu oldukça derin bir konu olduğundan bunu başka yazıya bırakalım ve yoga derslerinde su içilmesine odaklanalım.

Her türlü sporda vücudun susuz kalmaması için sporculara sık sık su tüketmeleri tavsiye edilir. İzlediğimiz müsabakalarda molalarda sporcular midelerini çok doldurmayacak şekilde su içerler mutlaka. Belki de ondandır yoga derslerine öğrenciler genelde ellerinde su şişeleriyle girerler. Ders esnasında şişelerine saldırıp hemen birkaç yudum içerler. Oysa yoga bir spor değil. Bu nedenle suyla ilişkisi de biraz farklı.

Yoga sadece kas ve iskelet sistemi başta olmak üzere fiziksel bedenimizdeki sistemlerle çalışmıyor, aynı zamanda pranik bedenle de çalışıyor. Doğu öğretilerinin binlerce yıldır savunduğu ve artık kuantum fiziğinin de desteklediği üzere evrende herşey enerjiden oluşuyor. Buna bedenlerimiz de dahil. Bu enerjiler farklı frekanslarda titreştikleri için farklı fiziksel şekillerde tezahür ediyorlar. Bu öğretiye göre görünen fiziksel bedenimizi çevreleyen bir de enerji bedenimiz yani pranik beden var ve bu iki beden birbirleriyle sıkı bir ilişki içerisinde. Birinin sağlığı diğerinin sağlığını da etkiliyor. Fiziksel bedenimizde damarlar olduğu gibi enerji bedenimizde de enerjinin dolaştığı kanallar var. Bu kanallarda prana yani yaşam enerjisi dolaşıyor. Yoga da içerdiği hareketlerle bu prana dolaşımını düzenliyor ve pranik bedenin enerjisini ve doğal olarak fiziksel bedenimizi etkiliyor.

Asana dediğimiz yoga duruşları pranik bedende ısıyı yükselterek pranayı yükseltir. Yükselen ısı aynı zamanda bedende detoks etkisi yaratarak toksinlerin ve serbest radikallerin bedenden atılmasını sağlar. Prana akışı bedenin alt noktasından başlayarak yukarı doğru hareket eder ki bu aynı zamanda aydınlanmayı sağlayan kundalini enerjisini de yükseltir. Apana ise aşağı doğru akan bir enerjidir ve bedenin artık ihtiyaç duymadığı atıkları bedenden uzaklaştırma işlevi görür. Sindirim ve boşaltım sistemi, kadınlarda menstürasyon hep apana akışıyla düzenlenir. Hareketler esnasında içilen su hareketlerin yükselttiği ısıyı düşürerek apana enerjisini besleyerek prana seviyesini aşağı çeker ve bu iki akış arasındaki dengeyi bozabilir. Yani yaptığımız hareketlerin etkisini azaltır. Tabi ki bu söylediklerimiz batı tıbbı tarafından ölçülebilen, ispatlanabilen şeyler değil. Swamilerin, guruların binlerce yıllık gözlemine dayalı olarak yoga öğretisine gönül vermiş uygulayıcılara yapılan bir tavsiye. Aynı zamanda bazı yoga duruşlarını ister yiyecek ister suyla olsun dolu mideyle yapmak çok rahatsız eder. Her hareketin o ders içinde bir yeri vardır. Hareketler birbirlerini tamamlarlar. Uygulandıkları sıra ve süreler bile bütün ders içinde önceden planlanır ve arzulanan sonucu etkilerler. Ders esnasında kaçırılan bir hareket dersin tamamlayıcı, bütünleyici dengesini bozar.

Öte yandan dehidrasyon da sağlık için risk oluşturacak ciddi bir durum. Su bedeni besliyor, nefes alıp verme kalitesini artırıyor, eklem ve kemik sağlığını destekliyor, eklem ve organların maruz kaldığı şoku emiyor, beden ısısını dengeliyor, toksinleri atıyor ve bedenin iyileşmesine yardım ediyor. Yoga derslerinde, özellikle ashtanga ya da bikram yoga gibi pratiklerde beden çok daha fazla ter atıyor ve susuz kalabiliyor. Bu nedenle yoga derslerine gelmeden ya da kendi pratiğimizi yapmadan önce ve sonrasında bol bol su içmek çok önemli. Ders öncesinde içilen su bedenin arınmasını da kolaylaştırıcı bir etki yaratıyor. Böylece beden susuz kalmıyor. Ayrıca ders esnasında su molası verilmemiş oluyor ve öğrencilerin odağı tamamen yaptıkları hareketlerde kalıyor, konsantrasyonları bozulmamış oluyor ve yoganın duygusal, zihinsel seviyedeki etkisini artırıyor.

Öte yandan bedenin su seviyesini ölçmek için kullandığı mükemmel bir mekanizması var; susuzluk. Bedende dehidrasyon başladığında susuzluk hissi devreye girerek su içilmesini sağlıyor. Yaşlandıkça ya da başka sebeplerle bu mekanizma bozulabiliyor ama sağlıklı işlediğini varsaydığımızda da bu sinyale kulak vermek lazım. Bir yoga dersi esnasında susarsanız yapılacak en mantıklı şey az miktarda su içmek olacaktır. Hiç kimse bedeninizin ihtiyacını, o an bedeniniz için en doğru şeyi sizden daha iyi bilemez. Siz derse gelmeden önce ve ders sonrası bolca su içtiğinizden emin olun ve ders esnasında su içmemeye özen gösterin ama ders esnasında bastırılamaz bir susuzluk ortaya çıkarsa bedeninizi dinleyin ve biraz su için.