12 Mart 2012 Pazartesi

Düşme Korkusu


Pırıl pırıl parlayan karların üzerinde geçen bir haftasonu ne kadar da çok farkındalığa gebeymiş meğersem. Yine kendimle ilgili keşfettiklerim, yıllar önce en derinlere gömdüğüm ve ansızın karşıma çıkıveren anılar. Kalp atışlarımı hızlandırıp kendimi çaresiz hissettiren o eski, bildik korku. Bu sefer hiç beklemediğim bir anda, beklemediğim bir yerden önüme atlayan o panik duygusu. Hiç içinden çıkamayacakmışım gibi hissettiren ve beni kendime karşı belki daha önce hiç olmadığım kadar dürüst kılan o karmaşık hisler.

Ardından kafamın içindeki karmaşanın kayarken dindiğini farkediş. Kayarken bütün korkularımdan geçip kendimi akışa bıraktığımın bilinci. Onun ardından gelen yüzleşme. İlk board dersimi aldığım günü hatırlıyorum. Hocamın bana agresif olmamı salık verdiği o gün. Belki de hayatımda ilk defa birinin benden agresif olmamı istemesinin şaşkınlığı. Hızlanmanın verdiği korkuya teslim olup kendi ilerleyişimi baltalamam. Sonrasında gelen artık sana öğretecek birşeyim kalmadı, senin sadece cesur olman gerekiyor meydan okuması. Farkettim ki düşmekten korkmayı bıraktığım gün iyi kaymaya başladığım günmüş. Ne kadar çok korkarmışım düşmekten. Düşersem yeterince iyi olmadığımın anlaşılmasından. Tutsak etmişim kendimi kendi ellerimle. O korkuyu bıraktığım an karın ve kaymanın tadını alır olmuşum. O korkumu bıraktığım an duvardan uzaklaşıp odanın ortasında ters duruş yapmaya başlamışım.

Belki de önce düşmek gerek yeniden ayağa kalkılabileceğini, zarar görmeyeceğini anlamak için. Onun için derslerde sirsasana (baş duruşu) deneyen öğrencilerime düşeceklerini hissederlerse nasıl düşmeleri gerektiğini anlatıyorum. Kendilerine zarar vermeden düşüp yeniden kalkabilmeleri için. Kendilerini hazır hissettiklerinde, istediklerinde duvar bağımlılığından kurtulup odanın ortasında denemelerine yardım ediyorum. Birkaç kere düştükten sonra düşmeden kalkmayı öğreniyorlar.

Düşme korkusuyla, yeterince iyi olmama korkusuyla atmaktan vazgeçtiğimiz adımlar var hayatta, pişmanlıklar, hayal kırıklıkları. O korkuya teslim olmak düşmekten daha çok acıtıyor canımızı. O apansız korku iliklerimize işleyip kanımızı donduruyor. Ellerimizi, ayaklarımızı kilitleyip adım atmamızı engelliyor. O korkuya inat adım atmak lazım. O korkunun karşısında durup haykırmak lazım istediğimizi. Kendi yapabileceklerimize inanmak lazım. Olabilecek en kötü şey düşmek. Tekrar kalktıktan sonra ne farkeder ki... Reddedilsek ne farkeder ki, kabul eden biri illa ki çıkacak. Sevilmesek ne olur ki biz sevdikten sonra. Korku frekansında yaratım doğal olarak korkuyu daha fazla besleyecek. Korkudan çıkmak lazım.

Ne zaman herhangi bir konuda kendimi yeterince güçlü hissetmesem, kendime güvenimin odayı terketmekte olduğunu hissetsem, korkunun kokusunu duysam kendimi matın üzerine atıyorum. Önce küçük bir meditasyonla gerçekten neden korktuğumu anlamaya çalışıyorum. Ardından bir ters duruş deniyorum. O zaman herşeyin yolunda olduğu, herşeyi yapabileceğim bilişi yerleşiyor tekrar. Denemek için kendime izin veriyorum. Sonuçlar ne olursa olsun adım atıyorum. Beklenti elbisesinden soyunup yürümeye çalışıyorum. Sonuçta herşey olması gerektiği gibi oluyor. Biliyorum ki ben her zaman elimden gelenin en iyisini yapıyorum.