29 Şubat 2012 Çarşamba

Kendime izin veriyorum


Hani bazi gunler vardir, caniniz hicbirsey yapmak istemez. Ne en sevdiginiz arkadaslarinizla bulusmak istersiniz, ne en cok sevdiginiz cafeye gitmek. Kitap okumak bile zor gelir, oyle koltukta uzanip sadece dvd izleyip tembellik yapmak istersiniz. Her gun duzenli yoga pratigi yapiyor olsaniz bile bazi gunler o yoga matinin yuzune bakamazsiniz. Iste o gunlerde bedeni, ruhu dinlemek lazim. Belirli bir beden farkindaligi gelistirdiyseniz ve o beden o gun hareket etmek istemiyorsa bunun bir nedeni var. Matin ustunde bazi gunler bazi hareketleri yapmak istemiyorsaniz bunun bir nedeni var. Eger sizi o mattan uzak tutan seyin egonuz olmadigindan eminseniz yapmayin o gunku pratiginizi. Eger caniniz kimseyi gormek istemiyorsa kendinize yalniz kalma izni verin. Bazi programlara hayir deme izni verin. Kendinizle basbasa dinlenme, enerjinizi toparlama izni verin. Bu tembel oldugunuz anlamina gelmiyor, sadece bedeninizin, ruhunuzun bir molaya ihtiyaci oldugu anlamina geliyor. Kendinize haksizlik etmeyin, sadece kabul edin. Bugun oglen yemek yedigim dunyalar guzeli arkadasimin bana hatirlattigi gibi bakin bakalim yaptiginiz seylerin ne kadarini kendiniz icin yapiyorsunuz, ne kadarini kendiniz icin yaptiginizi sanirken aslinda baskalari icin yapiyorsunuz.
Hindistan'dan dondugumden beri surekli bir yerlere kosturuyorum. O nedenle de geldigimden beri yorgunum, yeni egitimler, yeni projeler derken dinlenecek vakit bulamiyorum. Bunu kendime neden yapiyorum? Bugun, burda, simdi kendime dinlenme ve kendimi dinleme izni veriyorum.

13 Şubat 2012 Pazartesi

Yolu Sevgiden Gecenlere


Dergi Bursa'da cikan yazim... Fotograf icin sevgili Teoman Unal'a tesekkurler...

Bakis acisi aslinda hayati nasil yasadigimizi belirleyen. Belki cok klise ama yarisi dolu bir bardaga bakip yarisini bos gormek de mumkun. Ayni sekilde cevremize bakip mucizelere tanik olmak da siradanligin icinde kaybolmak da secenekler arasinda. Hayata karsi durusumuz hayatimizin sinirlarini cizen.

Varolusumuzun basli basina sihir olduguna inananlardanim. Bir kismi bilimle aciklanabilen bir sihir. Dunyanin kendi etrafinda donmesi de, bir bebegin dogmasi da, denizde dalgalarin olmasi da bilim tarafindan kolayca aciklanabilen olgular. Bu yine de gun batimindaki kizilligin sarhos edici etkisini, yeni dogmus bir bebegin masum uykusunun mesgul zihinlerdeki sessizlestirici etkisini ya da dalgalarin kiyiya vurdugunda cikardiklari sesin nefes kesici oldugu gercegini degistirmiyor. Aciklayabilmek butun bunlari daha az sihirli kilmiyor. Butun bunlari gorup gecmek de bir secenek, gordugu herseyde Tanri'nin varligini hissetmek ve sukretmek de bir secenek.

Yoga egitimimin devami icin bir kez daha geldigim Hindistan'da kafamda bu dusuncelerle seyahat ettigim uc haftanin sonunda solugu asramda aldim. Bu binbir renkle, farkli dinlerle ve dillerle bezeli kocaman ulkede ucu bucagi olmayan duygularda gezindim. Olani oldugu gibi kabul etme dusturuyla ciktigim yolda asik oldum bir kez daha bu topraklara, insanlara. Farkettim ki aska tutulasi varsa insanin nerde ne yaptigi onemli degil. Ask icinde yuruyunce gordugumuz hersey guzel, hersey sihirli. Ask varsa gerisi teferruat.

Iste Bhakti Yoga tam da bundan bahsediyor. Bhakti adanmislik demek, bhakti Tanri'ya ve Tanri'ya dair herseye derin bir sevgi ve baglilik duymak demek. Bhakti yoga hissettigimiz butun duygulari sevgide harmanlayip Tanri'ya yonlendirmeyi salik veriyor. Bu yolla yasadigimiz o ayrilik hissini ve egoizmi ortadan kaldirmayi amacliyor. Bireyi zihin oyunlarindan arindirip evrensel bilincle, Tanri bilinciyle dolduruyor. Dinlerden, dillerden, irklardan bagimsiz hepimizin bir oldugu, ayni Tanri'nin farkli suretleri oldugumuz bilincini yerlestiriyor. Kosulsuz teslimiyetten bahsediyor, egonun ve bireyselligin Tanri'ya teslim edilmesinden. Kosulsuz teslimiyet beraberinde kosulsuz kabulu getiriyor. Once kendimizi, sonra cevremizdekileri yargilamadan, siniflara, kaliplara koymadan olduklari gibi kabul etmek kosulsuz teslimiyetin bir parcasi. Tanri'ya kosulsuz teslimiyet butun yoga felsefelerinin en onemli unsurlarindan biri. Olan herseyin Tanri'nin iradesinde oldugunun ve her ne olursa olsun guvende oldugumuzun kabulu.

Ilk defa Guney Hindistan'da ortaya cikan bahkti yoga felsefesi toplumu siniflara bolen, ayristiran kast sistemine karsi cikarak, kati kurallarla belirlenen dini rituellere karsilik edebiyat, muzik ve dansla orulu yeni bir ibadet yontemiyle Hindistan'daki spirituellige yeni bir anlayis getirmis. En populer ibadet yontemlerinden biri de en kaba tanimiyla Tanri'nin ovuldugu, Tanri'ya sukredilen sarkilar olan kirtanlarin soylenmesi. Zaman icerisinde bhakti yoga Hindu tanrilarindan Krisna'nin takipcileri arasinda gittikce populer hale gelerek kuzeye dogru yayilarak butun ulkeyi etkisi altina almis. Unlu yogik metin Bhagavad Gita'da Lord Krisna'nin prens Arjun'a aydinlanma yolunda tavsiye ettigi en onemli yontemlerden biri bhakti yoga. Lord Krisna diyor ki "Butun varliklarin iyiligini dusunen, kalplerini bana adayan herkesi tekrarlayan olum ve dogum dongusunden kurtaracagim." Reenkarnasyona inanan bir kulturde bu donguden kurtulmak tekamul etmek anlamina geliyor. Bu sadece Bhagavad Gita'nin mesaji degil, butun dinler sevgiden bahsediyor, Tanri'ya ve birbirimize karsi duydugumuz sevgiden. Aydinlanma yolunda atilacak en buyuk adim sevgi.

Evrendeki her varlik Tanri'nin tezahuru degil mi, hepimiz Tanri'nin nefesi degil miyiz, hepimiz ayni kaynaktan akan damlalar degil miyiz, hepimiz ayni yerden geldik ve ayni yere donmeyecek miyiz? O zaman nedir alip veremedigimiz birbirimizle, neyi paylasamiyoruz ki? Neden yaradilani sevemiyoruz yaradandan oturu? Ormandaki agac da, havadaki kus da, denizdeki balik da, kapi komsumuz da, okyanusun otesindeki balikci da ayni, yok birbirimizden farkimiz. Olanlari, kisileri iyi ya da kotu diye etiketlemeden oldugu gibi kabul etsek ve kendimizi teslim etsek kosulsuzca akisa, Tanri'ya. Acsak kalbimizi ve bassak bagrimiza etrafimizdakileri. Butun duygularimiz erise bir kapta ve sevgi olarak aksa karsimizdakine. Sevgi frekansinda yaratima gecsek. Dusuncelerimiz sevgi odakli olsa, titresimimiz yukselse ve kendimize yarattigimiz gerceklik de buna paralel olarak hep pozitif, hep sevgi cercevesinde olsa hayat daha farkli olmaz miydi? Swami Satyananda'nin dedigi gibi "Butun dunya Tanri'nin gorkemiyle bezenmis. Aziz de gunahkar da, erdemli de zalim de, insan da hayvan da, iyi de kotu de Tanri'nin farkli sekillerdeki tezahuru. O halde zihin bunlara karsi nasil ilahi olmayan bir sekilde durabilir ki?"

Tek ihtiyacimiz olan sevgi. Sevgi bizi dengede tutacak olan, sevgi bizi hissettigimiz yalnizlik hissinden kurtaracak olan, sevgi karsimizdakinde olumsuzu degil olumluyu gormemizi saglayacak olan, sevgi butun yaralarimizi saracak olan. Sevgi dusuncelerimizi donusturecek once, sonra da hayatimizi. Dilimiz, dinimiz, inancimiz, ten rengimiz farkli olsa ne farkeder. Sevgide kaldigimiz surece Tanri'yi gorecegiz baktigimiz her yerde. Birbirimizi severek baslayacak bu yolculuk. Sevgi yaklastiracak bizi birbirimize ve Tanri'ya. Tek ihtiyacimiz bir tutam kosulsuz sevgi. O zaman damlalar birlesip okyanus olacak.

7 Şubat 2012 Salı

Sessiz gozlemci


Yogaya ya da ruhsal konulara ilgi duyan herkes herhalde en azindan bir kere meditasyon yapmayi denemistir. Yeni cagla beraber meditasyon hakkinda herkes bir seyler yaziyor, surekli yeni teknikler cikiyor. Herkes cantadan kendine uyani secip uyguluyor. Ben de dahil olmak uzere disarda meditasyon yaparak ne kadar degistigini anlatabilecek bir cok insan var. Belki de bu nedenle derslerde ya da ders disinda en cok karsilastigim sorulardan biri de meditasyon yaparken dusuncelerin nasil durdurulabilecegi. Bu soru beni her zaman gulumsetiyor. Yillarini meditasyona adayan yogilerin basarmaya calistigini ayakustu ozetlemeye calismami bekleyen yuzler...

Farkli tekniklerle ilgili degil bu yazi. Sadece sessiz gozlemciden bahsetmek istiyorum burda. Yogada zihin sarhos bir maymuna benzetilir. Butun beden ve zihin koordinasyonunu kaybeden kendini ordan oraya vuran, daldan dala atlayan ve en sonunda yorgunluktan bitap dusen sarhos bir maymun. Ayni o maymun gibi zihin de dusunceden dusunceye atlayip duruyor. Bizim kontrolumuzde olmadan gozlerimizin onunde birbiriyle alakasiz dusunceler ucusup duruyor. Kafamizin icinde hic durmadan devam eden gevezeligin yol actigi ugultu bir sure sonra bizi yoruyor. Yorgun zihin odaklanamiyor, huzursuzlaniyor, karar vermekte zorlaniyor, dengesini kaybediyor ve sonunda ofkelenip mutsuz oluyor. Ondandir meditasyon tavsiye edilmesi. O sessizligi yakalayip dengede kalmak butun amac. O sessizlikle beraber odagi istedigimiz noktaya yonlendirebilme yetisini aktive etmek ve bir olma hissini tadabilmek. Nasil olacak peki dediginizi duyar gibiyim. Zihni sessizlestirmek icin ilk olarak zihni sessizlestirmeye calismaktan vazgecmek gerekiyor. Kapiyi acip iceri sessiz gozlemciyi davet etmek gerekiyor.

Gozler kapali, gevsemis halde oturuyorsunuz, uzaniyorsunuz ya da yuruyorsunuz, her ne sekilde meditasyon yapiyorsaniz o haldesiniz. Dusunceler hucum ediyor ve siz onlari geri yollamaya calismiyorsunuz. Onlari goruyorsunuz ama tepki vermiyorsunuz, onlari sessizce izliyorsunuz. Dusuncelerinize, anilariniza, o an aklinizdan gecenlere hic bir duygu yuklemeden sadece izliyorsunuz. Dusuncelerinize duygu yuklediginiz an onlari guclendiriyorsunuz. Oysa bizim istedigimiz dusuncelerimiz uzerinde kontrol sahibi olmak onlarin kontrolunde olmak degil. O nedenle sadece izliyoruz. Bir sure sonra silinip gidiyorlar. Duzenli olarak icinizdeki sessiz gozlemciyle baglanip meditasyon yaptiginizda her gecen gun zihninizin sessizlestigini farkedeceksiniz. Bu gunluk hayatinizi da kokten degistirecek. Gun icinde verdiginiz tepkilerin kokenini, onlari neyin tetikledigini farkedip o kaliplarinizi kiracak farkindaligi yakalayacaksiniz. Her turlu iliskinizde kafanizdaki ugultunun azalmasiyla karsinizdaki insanla ortak paylasim alaniniza odaklanip daha cok anlayip daha kolay anlasilacaksiniz. Bir sure sonra sessiz gozlemci sadece meditasyonlarda degil hayatinizin her aninda yaninizda olacak. Olanlarin icinde farkli duygularin yarattigi turbulansa girmek yerine bir adim geri atip sadece izlemeyi secebileceksiniz belki de. Boyle bir gucunuzun olmasini istemez miydiniz? Yipranmadan, dramlara kapilmadan, sadece istediginize odaklanabildiginiz, sessizce yurudugunuz bir hayat istemez miydiniz? Bu sadece sizin elinizde desem. Siz degismeden hayatinizdaki hicbirsey degismeyecek desem. Ilk adimi atmaya hazir misiniz? Sadece bir davetiye hazirlayip sessiz gozlemciyi buyur edin iceriye. O ondan sonrasini halleder ;)

4 Şubat 2012 Cumartesi

Biz asramda eglenirken






Iste bitti bu egitim de... Topu topu 4 hafta surmus sadece. Cok daha uzunmus gibi gelmisti oysa ordayken. Nasildi diye soranlara cevap veremiyorum. Bedenen donmus olsam da hala iki realite arasinda gidip gidip geliyorum. Cok sey ogrendim. Cok eglendim. Bazen zorlandim. Agladim. Hastalandim. Iyilestim. Gitmek istedim. Kaldim. Kabul ettim. Dunyanin en guzel yilaniyla en arsiz faresini gordum. Korktum. Guldum. Beni zorlayanin icine baliklama atladim. Hukmu kalmadi ben soyununca kaliplarimdan. Degistim.

Geriye donup bakinca goruyorum ki butun egitim boyunca en hakim duygum neseymis. Zorlandigim nadir anlarin sonrasinda bile kahkahalarla gulmusum. Sessiz gunlerde bile icimden gulmusum, eglenmisim. Fotograftakiler butum egitim boyunca her duygumu, halimi, yemegimi paylastigim guzel insanlardan bazilari. Iste biz egitim bittikten sonra bazi duruslarda cocuklar gibi eglenirken... Neler ogrendigim gibi teknik ve ciddi konular sonraya kalsin :)