12 Şubat 2014 Çarşamba

Yoga doğumgünüm

Bugün benim doğumgünüm, 34 yaşımı doldurdum. Bu 33 yaş hayatımın en dolu, en gümbür gümbür senesiydi herhalde ki daha 35 var kontratı yenileyeceğim. Doğumgünleri enteresan günler; insanı illa bir hesap kitap moduna sokuyor, hayatının bilançosundan gelir tablosuna akışı gibi sanki. Ya da benim eski denetçi tarafım devreye girdi niyeyse sabah sabah.

Düşününce ne kariyer değiştirmişim yahu şu kadarcık senede. Kurumsal hayatta ordan oraya sürüklenip de nefesim kesilince soluğu yogada alışım. Arkasından gelen hamilelik, ülke değiştirme derken şimdi yine bambaşka bir yerde 24 saat annelik yapıyorum. Geriye dönüp baktığımda hep bir devinim var hayatımda. Yaşam, doğa zaten devinim içinde hep ama benimkisi bir başka. Bende hiç oturmak soluklanmak yok. Çok sevgili öğretmenimin de kibarca belirttiği gibi hep bir sonraki adımda gözüm. Evet bu gelişimin bir parçası, gelişmek için aramak lazım hep ama arada da bir oturmak, burda durmak lazım.

Bundan üç sene önce Hindistan'da aşramda 1 ayı beraber geçirdiğimiz çok sevdiğim bir arkadaşım var. O İngiltere'de ben İsviçre'de. O asla aile kurma hayalleri olmayan bir erkek, bense 2 gün önce kızının 1. yaşını kutlamış bir anne. En büyük ortak noktamız ise yoga sevdamız. Instagramdan birbirimizi takip ediyoruz keyifle. Instagramda insanların paylaştıkları fotoğraflar hayatları, önem verdikleri, yaşam tarzları hakkında o kadar çok bilgi veriyor ki bazen. Belki de 3 sene önce instagramda olsak benzer fotoğraflar paylaşacakken şu an alakamız yok. O sürekli gittiği yoga retreatlerinin ve yaptığı ileri seviye asanaların fotoğraflarını paylaşırken ben hep kızımın ve İsviçre'nin çeşitli dağlarının, göllerinin fotoğraflarını paylaşıyorum. Hayat bizi ne kadar da uzak kıyılara atıvermiş. Zaten yanımda ben asana çalışırken fotoğrafını çekebilecek kimse de yok. Yok öyle eskisi gibi sabah kalkar kalkmaz yaptığım 2 saatlik asana pratiğim. Gaia ne zaman uyursa, o da hergün olamıyor. Daha yeni yeni kendimi matın üstüne atabilmeye başladım. Ah ne kadar özlemişim matımı.

Aslında o mat çok şey ifade ediyor benim için. Kendime verdiğim bir söz o, kendimi kendi hayatımda konumlandırdığım yer. Onun için her vakit ayırmayışım kendimden vazgeçişlerim belki de. Matın üstünde yapmaktan kaçındığım ve yapmaya doyamadığım asanalar hep hayattakı dönemeçlerim, çıkmaz sokaklarım. Matın üstü de dışı da aynı. O yüzden tekrar zorlamaya başladım kendimi sevmediğim asanaları yapmak konusunda. Direncime bakıyorum ve anlamaya çalışıyorum kendimi. Bedenim güçleniyor tekrar eskisi gibi. Şu an ders verecek vaktim olmadığı için en zor öğrencime veriyorum bütün vaktimi, kendime. Yeniden keşfediyorum kendimi matın üstünde çünkü biliyorum ki  o keşifler, o yeniden buluşlar götürecek beni geldiğim yere. O matın üstünde geldim buraya ve tekrar o matla gideceğim gideceğim yere. Yeniden ve yeniden doğuyorum aldığım her nefesle. Olay sadece asana ve pranayama değil elbette ama bu yolda sağlam basmamı sağlıyor bunlar. 

Artık yoga matımın yanında her zaman oyuncaklar var ve matın üstündeki ziyaretçilerim artık sadece kedilerim değil. Çalışmanın sonunda pranayamamı yaparken gözüm ilerdeki tahta ata takılıyor. Gülümsüyorum. Hayat eskisinden daha da güzel artık. Iyi ki doğmuşuz. Dünyalar güzeli kızım bir yana kendime verebileceğim en güzel hediyenin paketini açıyorum yavaşça ve tekrar kucaklıyorum yogayı. Bu seneyi yoga doğumgünü ilan ediyorum tam olarak ne demek olduğunu açıklayamasam da.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder