Su; yaşam
kaynağımız, kadim öğretilerde kutsal olarak bakılan, çeşitli ritüellere konu
olan sihirli içecek. Şifa veren, besleyen, dönüştüren saydam, ışıl ışıl
içeceğimiz. Sağlıkla ilgili makalelerde sürekli adı geçen, hemen hemen her
türlü hastalıkta doktorların içmemizi tavsiye ettiği büyülü iksir. Etrafında
sayısız mitin dolaştığı, günde ne kadar tüketmemiz gerektiği hakkında
uzmanların sürekli farklı bilgiler verdiği temel içecek. Gelin biz de bu
yazımızda suyla yoganın ilişkisini inceleyim.
Su yogada
özellikle bedenin temizliğinde çok büyük rol oynar. Belirli miktarda hafif
tuzlu suyun içilmesiyle farklı yoga hareketlerinin birleştirilmesiyle ortaya
çıkan bağırsak temizliğinden, mide temizliğine kadar geniş bir yelpazade
binlerce yıldır uygulanan ve sonuçları modern tıbbın bulgularıyla örtüşen çeşitli
yogik temizlik teknikleri vardır. Bu konu oldukça derin bir konu olduğundan
bunu başka yazıya bırakalım ve yoga derslerinde su içilmesine odaklanalım.
Her türlü sporda
vücudun susuz kalmaması için sporculara sık sık su tüketmeleri tavsiye edilir.
İzlediğimiz müsabakalarda molalarda sporcular midelerini çok doldurmayacak
şekilde su içerler mutlaka. Belki de ondandır yoga derslerine öğrenciler
genelde ellerinde su şişeleriyle girerler. Ders esnasında şişelerine saldırıp
hemen birkaç yudum içerler. Oysa yoga bir spor değil. Bu nedenle suyla ilişkisi
de biraz farklı.
Yoga sadece kas
ve iskelet sistemi başta olmak üzere fiziksel bedenimizdeki sistemlerle
çalışmıyor, aynı zamanda pranik bedenle de çalışıyor. Doğu öğretilerinin
binlerce yıldır savunduğu ve artık kuantum fiziğinin de desteklediği üzere
evrende herşey enerjiden oluşuyor. Buna bedenlerimiz de dahil. Bu enerjiler
farklı frekanslarda titreştikleri için farklı fiziksel şekillerde tezahür ediyorlar.
Bu öğretiye göre görünen fiziksel bedenimizi çevreleyen bir de enerji bedenimiz
yani pranik beden var ve bu iki beden birbirleriyle sıkı bir ilişki içerisinde.
Birinin sağlığı diğerinin sağlığını da etkiliyor. Fiziksel bedenimizde damarlar
olduğu gibi enerji bedenimizde de enerjinin dolaştığı kanallar var. Bu
kanallarda prana yani yaşam enerjisi dolaşıyor. Yoga da içerdiği hareketlerle
bu prana dolaşımını düzenliyor ve pranik bedenin enerjisini ve doğal olarak
fiziksel bedenimizi etkiliyor.
Asana dediğimiz
yoga duruşları pranik bedende ısıyı yükselterek pranayı yükseltir. Yükselen ısı
aynı zamanda bedende detoks etkisi yaratarak toksinlerin ve serbest
radikallerin bedenden atılmasını sağlar. Prana akışı bedenin alt noktasından
başlayarak yukarı doğru hareket eder ki bu aynı zamanda aydınlanmayı sağlayan
kundalini enerjisini de yükseltir. Apana ise aşağı doğru akan bir enerjidir ve
bedenin artık ihtiyaç duymadığı atıkları bedenden uzaklaştırma işlevi görür. Sindirim
ve boşaltım sistemi, kadınlarda menstürasyon hep apana akışıyla düzenlenir. Hareketler
esnasında içilen su hareketlerin yükselttiği ısıyı düşürerek apana enerjisini
besleyerek prana seviyesini aşağı çeker ve bu iki akış arasındaki dengeyi
bozabilir. Yani yaptığımız hareketlerin etkisini azaltır. Tabi ki bu
söylediklerimiz batı tıbbı tarafından ölçülebilen, ispatlanabilen şeyler değil.
Swamilerin, guruların binlerce yıllık gözlemine dayalı olarak yoga öğretisine
gönül vermiş uygulayıcılara yapılan bir tavsiye. Aynı zamanda bazı yoga duruşlarını
ister yiyecek ister suyla olsun dolu mideyle yapmak çok rahatsız eder. Her
hareketin o ders içinde bir yeri vardır. Hareketler birbirlerini tamamlarlar.
Uygulandıkları sıra ve süreler bile bütün ders içinde önceden planlanır ve
arzulanan sonucu etkilerler. Ders esnasında kaçırılan bir hareket dersin
tamamlayıcı, bütünleyici dengesini bozar.
Öte yandan
dehidrasyon da sağlık için risk oluşturacak ciddi bir durum. Su bedeni
besliyor, nefes alıp verme kalitesini artırıyor, eklem ve kemik sağlığını
destekliyor, eklem ve organların maruz kaldığı şoku emiyor, beden ısısını
dengeliyor, toksinleri atıyor ve bedenin
iyileşmesine yardım ediyor. Yoga derslerinde, özellikle ashtanga ya da bikram
yoga gibi pratiklerde beden çok daha fazla ter atıyor ve susuz kalabiliyor. Bu
nedenle yoga derslerine gelmeden ya da kendi pratiğimizi yapmadan önce ve
sonrasında bol bol su içmek çok önemli. Ders öncesinde içilen su bedenin
arınmasını da kolaylaştırıcı bir etki yaratıyor. Böylece beden susuz kalmıyor.
Ayrıca ders esnasında su molası verilmemiş oluyor ve öğrencilerin odağı tamamen
yaptıkları hareketlerde kalıyor, konsantrasyonları bozulmamış oluyor ve yoganın
duygusal, zihinsel seviyedeki etkisini artırıyor.
Öte yandan
bedenin su seviyesini ölçmek için kullandığı mükemmel bir mekanizması var; susuzluk.
Bedende dehidrasyon başladığında susuzluk hissi devreye girerek su içilmesini
sağlıyor. Yaşlandıkça ya da başka sebeplerle bu mekanizma bozulabiliyor ama
sağlıklı işlediğini varsaydığımızda da bu sinyale kulak vermek lazım. Bir yoga
dersi esnasında susarsanız yapılacak en mantıklı şey az miktarda su içmek
olacaktır. Hiç kimse bedeninizin ihtiyacını, o an bedeniniz için en doğru şeyi
sizden daha iyi bilemez. Siz derse gelmeden önce ve ders sonrası bolca su içtiğinizden
emin olun ve ders esnasında su içmemeye özen gösterin ama ders esnasında
bastırılamaz bir susuzluk ortaya çıkarsa bedeninizi dinleyin ve biraz su için.